Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Özgürlüğü sevmeyen parmak kaldırsın

Desem kimse çıkmaz herhalde… 😊 Oysa kendini hapseden özgürlükten alıkoyan hepimizin bir karanlık yanı vardır. Kimi elalem ile kendine yüksek duvarlar örerken kimimiz yargılayıcı tutumun kimizde öfkenin kölesi oluruz. Farkına bile varamayız ama özgürlüğümüzü bir kapana hapseder küçük bir alanda yüksek duvarlar içinde aylarca belki yıllarca yaşar gideriz… Olaylar, mekanlar değişsede elalem, yargılayıcı tutum, korkularımız kimi zamanda öfkemiz herdaim özgürlüğümüzü kısıtlar. Bunların farkında olmak yolun yarısını, eyleme geçmekte diğer yarısıdır. Seni hangi duygunun özgürlüğünü kısıtladığını bi düşün, fark et, herşey bunda gizli 🙂 Duygular kabul ettiği gerçeklik ile oluşur. Gerçeklik ise zihinsel bir yorumdur😊 Zihninizin oluşturduğu bir temsilin bir arayüzün içinde, yaşıyoruz. Meditasyon & yoga, düşünmek sorgulamak kalbimizi dinlemek özeleştiri ile zihni güncellemek gerekir. Bir metafor ile konuyu elealacak olursak ağırlaşmış işlevlerinde duraksayan zorlanan bir bilgisa
En son yayınlar

Göçmen

Göçmen diye yazılır ama birçok sıfatla okunur. Göçmenlik başlı başına insanın kendi hayatında yaptığı bir devrim. Ne hiç birşey göç edilen ülkeden görüldüğü kadar basit… Ne de mevcut ülkene ait hissetmek sanıldığı kadar kolay… Mizaç anlayışım, hobilerim ve sosyal kişilik yapımla bu zorlukları seyreltmeyi bir nebze yapabilsemde, heleki kendi ülkende sosyal bir vasfa, keyifli bir sosyal çevreye, eğitimli ve nitelikli iseniz yeni bir ülkede entegre olmak bi o kadar emek istiyor. Çünkü kendini ortaya koyabilmek başlı başına koca bir emek ve zaman gerektiriyor. Ülkemde İki üniversite bitirip bir çok eğitime katılsamda yeni ülkede hayat maalesef en baştan başlıyor, yani Alfabeden! 😊 Hayatını sıfırlamak hem büyük cesaret hemde koca bir emeği ortaya koyuyor. Kimi insanlar doğduğu şehirden 100 km ötedeki komşu şehre taşınamazken hayatımı düzenini son 10 yılda birçok kez değiştirdim🤦🏻‍♀️ Şimdilerde de son 6 aydır Almanya’da yeni hayat düzenimi oluşturma çabasında günler geçiriyorum. Alma

Hoşça"kal" Antalya'm

Bu bir balkon konuşmasıdır 🎤  Güzel şehrimin güzel insanları💖🤗 Bu güzel şehirde çok şey öğrendim. Temas ettiğim her insan, bu güzel gökyüzü, bu güzel deniz, bu taş, bu toprak motif gibi işledi ruhumu. 10 yıl oldu... 18' imde geldiğim bu şehirde küçük ve meraklı bir üniversite öğrencisi olan Gülşah... Hamdı, pişti Yandı. Olurları, olmazları, düşmeleri kalkmaları bu güzel şehirde öğrendim. Tutkularımı arzularımı bu şehirde keşfettim. Köklerime, kanatlarıma ben ateşken su olanlara, ensemden tutup kaldıranlara, can sandığım can kırıklarına, zor zamanımda koşanlara, taşıyla & yoluyla yoldaşlığıyla ilham olana sonsuz minnettarım. Büyük bir gayretle geldiğim kalmak için var gücümle çabaladığım, doğusundan batısına her köşesinde yaşadığım bu güzel şehir sen buna değerdin. Şimdi farklı bir diyara yeni bir hayat kurmak için gidiyorum✈️ Beni ben yapan şehir 🧡 Hoşçakal sığındığım liman, hoşçakal yuvam, Hoşçakal Akdeniz'in incisi, hoşçakal portakal çiçeği kokulu sokakla

Herşey yerli yerinde ✨

  Bugün hayatlarımızda tam da olması gerekenleri yaşıyoruz. Ne eksik, ne fazla. Ne erken, ne de geç. Olanda da olmayanda da hep bir hayır var gerçekten de. Hayatlarımız saati belirli bir tren yolculuğu gibi. Tren hep planlanan saatte, planlanan şekilde yola çıkıyor. Ona direnip arkasından sürüklenmek mi istiyoruz yoksa kendimizi yolculuğun akışına bırakıp yolculuktan keyif almak mı? Bu sabah reformer dersinden hemen sonrasında bir kahve ısmarladım kendime ve bunları düşündüm. Kötü diye yorumladığımız birçok şeyi demek ki hayat yolculuğumuzda yaşamamız gerekiyor. Ki aslında hayata hep bu şekilde bakmış, sitres anlarını bu açıdan bakarak yönetmiş biri olmuşumdur. Ama bazen hayatın olağan akışında düşünceleri tekrarlamak o düşünce kasını kuvvetlendirmek gerekiyor. Kendimize kızdığımız bazı şeyleri aslında bir şeyleri daha iyi anlayabilmek için yapmamız gerekiyor. Düşmemiz ve tekrar kalkmamız gerekiyor. Keşke söylemeseydim dediğimiz şeyleri tam da o an söylememiz gerekiyor. Yaşam yolculuğu

Ağaç Olmak İsterdim

  Dünyaya bir daha gelsem insan olmak istemezdim. Şen bir ailenin bahçesinde bir ağaç olmak isterdim mesela. Belki dut, belki incir, belki kavak belki de zeytin. Keyfi sefa akşamlarında kahkahaları ile inleyen masaların üzerinde sallanan dallarım olsun isterdim, anason kokan sofraların ritim tutan. Dünyaya bir daha gelsem insan olmak istemezdim ki. Ayakları yere sağlam basan asırlık bir çınar ağacı olmak isterdim mesela... Sıcak yaz günlerinde gölgeme hasırını serip çayını yudumlayan alnının teri sırtına geçmiş tarlasıyla hasadıyla uğraşan emekçilerin nefes durağı olmak isterdim. Dünyaya bir daha gelsem insan olmak istemezdim ki, baharda çiçeklerini açan, sonbaharda yapraklarını döken, vaktinde meyvesini verebilen bir ağaç olmak isterdim mesela. Her şeyi vaktinde yaşayan olmak isterdim. Kırlara yayılan olmak isterdim, küçük çoban kızının koyunlarını otlattığı bir diyarda. Bir geceleyin dallarımın arasında yıldızları seyredenlerim olsun isterdim. Kuşlara yuva, arılara bal, kelebekler iç

Doğru söyleyen dokuz köyden kovulur mu?

  Doğru söyleyen  dokuz köyden kovulur mu?  "Doğru söyleyen, dokuz köyden kovulur." gibi bir atasözümüz var ve insanlara birşeyi inandırmak için yemin etme gibi bir alışkanlığımız.  Toplum olarak bunu neden benimsedik? Buna ne sebeb oldu? Yaşam çok boyutlu, bugün düşündükçe düşündüm, düşündükçe yazmaya karar verdim. Gereklilikten çok meziyetten bahsedercesine dürüst insan der, dürüst kadın, dürüst adam diye cinsiyetleri bile süsleriz hatta. Meziyet mi bu dürüstlük? Gereklilik mi? Bir süre düşündüm cevabı şunda buldum. Korku kültüründe yetişmek... Sanırım en büyük etki bu. Korku kültüründe yetişen insanların kendini değerli hissetme arzusunda hayatlarını devam ettiriyor. Kim daha fazla kendini, şahsını, kariyerini, okul başarını, sahip olduklarını yada olmadıklarını alkışlarsa yada ona destek verirse o taraflı oluyor. Haliyle her zaman daha fazla kendini değerli hissettiren tarafa gösterdiği halin tavrın adını dürüstlük koyuyor. Karşı taraf içinde duymaktan hoşnut olduğu şey

En uzun geceye özel! Nar kırma ritüeli ❤️

  Bolluk, bereket, birin bin olması, anlamı taşıyan Nar❤️ Geleneklere göre, yere hızla atılan nar ne kadar patlarsa, çok sayıdaki tanelere ne kadar uzak ve geniş bir alana yayılırsa, bolluk, bereket ve doğurganlığın temsil edildiği düşünülmekte☺️ Büyükannelerimizin yaptığı bu ritüelin merak edip biraz araştırdım ☺️ Antik Yunan tarihine dayanıyor ve eski Mısırda da oldukça önemli bir besin kaynağı nar. Eski Mısır zamanında din adamları tarafından nar, kutsal sayılmaktadır ve nar taneleri ise yaşam sembolü olarak görmüşler🥰 Kış gündönümünün özel bir meyvesi nar, her ülke için farklı farklı anlamlar içeriyor. Ancak pozitifliği herkes tarafından bilinmekte. Hristiyanlık'ta nar, sonsuz hayat ile kıyametin sembolü olarak gösterilirken, Budizm'de hayatın tüm olumlu etkilerinin toplandığı bir öz olarak resmedilen narı evinde tutanlar, inanca göre berekete kavuşur ve kötülüklerden uzaklaşır. İslamiyet'in kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim'de de Enam Suresi 99 ile 141. sureleri ve

‘Benim sağlayıcım hayattır’ frekansına geçmek

Eylül göstermişken sarı yapraklarını biraz dökülsün kalem kağıda. Kiminin açık açık dile getirdiği, kiminin ise özenle seçilmiş cümlelerin arkasına sakladığı korkularıyla yüzleşmek zorunda kalıyoruz zaman zaman. Nasıl bi işin var? Çalışırken nasıl geziyorsun. Bizde gezemeyi seviyoruz ama işten olmuyor ki? 😁 Çoğumuz kararlarımızı verirken korkularımızın bizi yönlendirdiğinin farkına varmıyoruz. Hep bir şeylerden korkuyoruz. Parasız kalmaktan, yalnız kalmaktan, işsiz kalmaktan, hasta olmaktan, başarısız olmaktan... Sevgiyle değil de korkuyla verdiğimiz, hayata, ona güvenmediğimizi hissettirdiğimiz her kararda ise enerjimiz giderek azalıyor ve biz farkına bile varmadan bütün frekansımız korkuya kodlanıyor. ‘Benim sağlayıcım hayattır’ frekansına geçemediğimiz ve risk alamadığımız her saniye aslında yaşayabileceğimiz milyonlarca olasılığın önünü kapatıyoruz. Doğduğumuz frekans sevgiyken biz bu dünyada korkuyu öğreniyoruz. Sağlamcılık rahatlatıcı bir duygu olsa da çıkmaz bir sok