Ana içeriğe atla

Doğru söyleyen dokuz köyden kovulur mu?

 


Doğru söyleyen dokuz köyden kovulur mu?

 "Doğru söyleyen, dokuz köyden kovulur."gibi bir atasözümüz var ve insanlara birşeyi inandırmak için yemin etme gibi bir alışkanlığımız. 

Toplum olarak bunu neden benimsedik? Buna ne sebeb oldu? Yaşam çok boyutlu, bugün düşündükçe düşündüm, düşündükçe yazmaya karar verdim.

Gereklilikten çok meziyetten bahsedercesine dürüst insan der, dürüst kadın, dürüst adam diye cinsiyetleri bile süsleriz hatta.

Meziyet mi bu dürüstlük? Gereklilik mi?

Bir süre düşündüm cevabı şunda buldum. Korku kültüründe yetişmek... Sanırım en büyük etki bu. Korku kültüründe yetişen insanların kendini değerli hissetme arzusunda hayatlarını devam ettiriyor. Kim daha fazla kendini, şahsını, kariyerini, okul başarını, sahip olduklarını yada olmadıklarını alkışlarsa yada ona destek verirse o taraflı oluyor. Haliyle her zaman daha fazla kendini değerli hissettiren tarafa gösterdiği halin tavrın adını dürüstlük koyuyor. Karşı taraf içinde duymaktan hoşnut olduğu şeylerin keyfi ağır basıyor. Doğru olan can acıtıyor. Yine bir atasözümüz der ya "Gerçekler acıdır." İşte tüm olay bu! Yalandan da olsa hoşnut olayım hali. Sözün özü aferim almak için dürüst olmak başka, kendini kendi gözünle dürüst olarak görmek için dürüst olmak başka. 

Peki ya kendimize karşı dürüst müyüz? Asıl sorun burda başlıyor. Bu soru  içe doğru bir yolculuk. 😊

 
Sevgi ve ışıkla onuncu köye umutla kalın.

Güneşin kızı Gülşah

Yorumlar

Kalemimin Fısıltısı

Salgın Günleri✍️☕ Kahvenin hikayesi

Her kahvenin bir hikayesi olsun bu hafta...💜 💫 Koşuşturmacalı bir dünya halinde toplantılar, görüşmeler, evraklar, insanlar, alt komşu, yan komşu, astlar, üstler, dostlar, postlar derken hop evde  enteresan bir süreç içinde buluverdik kendimizi. . Oysa daha çok kısa bir zaman önce neydi derdimiz? O onu dedi bu bunu yaptı, kim kime gol attı, kim kime show yaptı, öyle olursa böyle olmalı  zihin karmaşasıyla var oluş savaşı içindeydi çoğumuz. 🌿 Derin bir nefes almayı, müziği hissetmeyi, nefes alırken vücudunu dinlemeyi vucunun neye ihtiyacı olduğunu kulak vermeyi. Su içmeyi, hijyenin sağlığımızda ki önemini, sevdiklerinizin bir anda yok olabilme ihtimalinin farkinda olmayan ama tüm dünyaya hakim olduğunu sanan bir nesildik. Ne garip değil mi bi minik virüs geliyor  uzak diyarlardan hayatlarımız değişiyor. Yeni rutininiz oluyor,  dışarıda aradığımız her şeyin aslında zaten kendi içimizde olduğunu gösteren, üzerimize yapışan tüm sıfatlardan arın...

En uzun geceye özel! Nar kırma ritüeli ❤️

  Bolluk, bereket, birin bin olması, anlamı taşıyan Nar❤️ Geleneklere göre, yere hızla atılan nar ne kadar patlarsa, çok sayıdaki tanelere ne kadar uzak ve geniş bir alana yayılırsa, bolluk, bereket ve doğurganlığın temsil edildiği düşünülmekte☺️ Büyükannelerimizin yaptığı bu ritüelin merak edip biraz araştırdım ☺️ Antik Yunan tarihine dayanıyor ve eski Mısırda da oldukça önemli bir besin kaynağı nar. Eski Mısır zamanında din adamları tarafından nar, kutsal sayılmaktadır ve nar taneleri ise yaşam sembolü olarak görmüşler🥰 Kış gündönümünün özel bir meyvesi nar, her ülke için farklı farklı anlamlar içeriyor. Ancak pozitifliği herkes tarafından bilinmekte. Hristiyanlık'ta nar, sonsuz hayat ile kıyametin sembolü olarak gösterilirken, Budizm'de hayatın tüm olumlu etkilerinin toplandığı bir öz olarak resmedilen narı evinde tutanlar, inanca göre berekete kavuşur ve kötülüklerden uzaklaşır. İslamiyet'in kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim'de de Enam Suresi 99 ile 141. sureleri ve...

‘Benim sağlayıcım hayattır’ frekansına geçmek

Eylül göstermişken sarı yapraklarını biraz dökülsün kalem kağıda. Kiminin açık açık dile getirdiği, kiminin ise özenle seçilmiş cümlelerin arkasına sakladığı korkularıyla yüzleşmek zorunda kalıyoruz zaman zaman. Nasıl bi işin var? Çalışırken nasıl geziyorsun. Bizde gezemeyi seviyoruz ama işten olmuyor ki? 😁 Çoğumuz kararlarımızı verirken korkularımızın bizi yönlendirdiğinin farkına varmıyoruz. Hep bir şeylerden korkuyoruz. Parasız kalmaktan, yalnız kalmaktan, işsiz kalmaktan, hasta olmaktan, başarısız olmaktan... Sevgiyle değil de korkuyla verdiğimiz, hayata, ona güvenmediğimizi hissettirdiğimiz her kararda ise enerjimiz giderek azalıyor ve biz farkına bile varmadan bütün frekansımız korkuya kodlanıyor. ‘Benim sağlayıcım hayattır’ frekansına geçemediğimiz ve risk alamadığımız her saniye aslında yaşayabileceğimiz milyonlarca olasılığın önünü kapatıyoruz. Doğduğumuz frekans sevgiyken biz bu dünyada korkuyu öğreniyoruz. Sağlamcılık rahatlatıcı bir duygu olsa da çıkmaz bir sok...